Yönetim hukuku Kara Avrupası ülkelerinde özellikle XIX yüzyılın sonlarına doğru gelişmeye başlamış bir hukuk dalıdır. Türkiye’de yönetim hukuku, Osmanlının Tanzimat dönemleri içerisindeki batılılaşma çabaları içinde, Fransa örnek alınarak, hukuk sistemindeki yerini almıştır. İlk alınışında olduğu gibi bu gün de yönetim hukukumuz geniş ölçüde Fransız Hukukunun etkisinde olmakla birlikte, özgün bir gelişme göstermektedir. Türkiye’de yönetim hukukunun temel anlayışı, Fransadan farklı olarak, biçimsel anayasalarda yer alır, yönetime yön veren bir çok kurala biçimsel anayasada yer verilmiştir.
Türk idare hukukun ana kaynağı 1982 Anayasası’dır. İdare hukuk sistemi yazılı hukukun üstünlüğü ilkesine dayanır. Bunun yanında yargı yerlerinin kararları da hukukun oluşmasına etkili olmaktadır. Gelişim durumunda olan yönetim hukukuna, yargı kararlarının etkisi çoktur. Fransız yönetim hukukunu büyük ölçüde etkileyen Fransız Danıştayının (conseil dEtat) içtihatları geliştirmiştir. Bizde de durum Fransadakine benzer, Danıştay idare hukukunun gelişmesine çok etkili olmaktadır. Türkiye Cumhuriyetinin organik idari yapısı da Fransanınkine benzer, merkeziyetçidir, federal değildir. Ancak Fransadaki gibi yarı başkanlık sistemi degil, parlamenter sistem geçerlidir.
Türkiyede adli yargıdan ayrı oluşturulmuş bağımsız bir idari yargı sistemi geçerlidir; uyuşmazlıklar adli mahkemelerden ayrı uzmanlık mahkemelerinde (idare mahkemelerinde) ve özel hukuk uyuşmazlıklarından farklı yöntemlerle ve kurallarla çözümlenir. İdari yargı hakkında 1982 tarih ve 2577 Numaralı[22] İdari Yargılama Usulü Kanunu yürürlüktedir. İdari yargı sistemi de idare hukuku gibi Fransadan etkilenmiştir. İdari yargıdaki en yüksek mahkeme konumundaki Danıştay ilk defa tanzimat döneminde kurulmuş, böylelikle adliye mahkemelerinin yanında bir de idari yargı kabul edilmiştir.